Evde boyu uzayan, sesi kalınlaşan, yüzüne bir anda sivilceler dolan, odasının kapısını eskisinden biraz daha sert kapatan bir genç varsa…
Tebrikler! Çünkü siz, çocuğunuzun hayatındaki en büyük dönüşümlerden birine yakından tanıklık ediyorsunuz: Ergenlik yolculuğu.
Bir zamanlar size her şeyini anlatan, sarılarak uyuyan o küçük çocuk; şimdi yavaş yavaş kendi dünyasını kurmaya, sınırlarını çizmeye ve kim olduğunu keşfetmeye çalışıyor.
Bu değişim sadece bedeninde kendini göstermiyor; duygularında, hayallerinde, korkularında ve kendini algılayış biçiminde de büyük dalgalanmalar yaratıyor.
BEDEN ALGISI VE ESTETİK BASKISI
Ergenler bu süreçte bedenlerini daha fazla incelemeye başlar. Aynada gördüğü en küçük değişiklik bile bir genç için bazen dünyanın sonu gibi hissedilebilir.
Kendini beğenmeme, özgüven dalgalanmaları ve beden algısı hassasiyetleri bu dönemin kaçınılmaz yol arkadaşlarıdır.
Elbette günümüz dünyasında bu değişime bir unsur daha ekleniyor: Estetik kaygılar.
Artık gençler yalnızca büyümüyor; aynı zamanda “güzel görünme baskısıyla” büyüyorlar.
Sosyal medyada kusursuz yüzler, filtreli bedenler, mükemmel saçlar ve estetik dokunuşlarla parlatılmış hayatlar arasında kendi gerçek görüntüleriyle mücadele ediyorlar.
Bu yüzden bazen:
• Saçlarını boyamak,
• Makyaj yapmayı öğrenmek,
• Takma tırnak takmak,
• Dolgun dudaklara özenmek,
• Burun estetiği istemek,
• “Ben de böyle görünmeliyim” kaygısına kapılmak…
Onlar için yalnızca bir “güzellik isteği” değil; çoğu kez kendini kabul ettirme, ait olma ve “yeterince iyi hissetme” çabası oluyor.
KİMLİK ARAYIŞI VE AİLENİN ROLÜ
Birçok aile bu dönemi “zor yıllar” diye tanımlar. Oysa ergenlik, çocuğun hem bedenini hem kimliğini yeniden şekillendirdiği eşsiz bir süreçtir.
Ne var ki bu süreç, ailelerin sabrını ve iletişim becerilerini oldukça zorlayabilir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, ergenlik başlangıcının giderek erken yaşlara kaydığını ve ortalama 10 yaş civarında başladığını gösteriyor. Bu dönem 18–20’li yaşlara kadar sürebiliyor.
Tam bu dönemde genç, yalnızca kendi bedenini değil; başkalarının bedenini, bakışlarını, seslerini de farklı bir gözle görmeye başlar.
AŞK, ÇEKİM VE CİNSELLİK MERAKI
Bir anda bir sınıf arkadaşının gülüşü onu heyecanlandırabilir. Kalbi hızla çarpar, dili tutulur.
Aşkın, hoşlanmanın ve çekimin ilk kıvılcımları bu yıllarda çakar.
Cinsellik merakı da bu duygularla birlikte filizlenir.
Çoğu genç utanç duyar, hissettiğinin normal olup olmadığını merak eder.
Bu yıllar, duygusal ve cinsel kimliğin temellerinin atıldığı en hassas dönemdir.
AİLELERİN YAYGIN HATALARI
Genç çoğu zaman duygularını düzenlemekte zorlanır. Buna rağmen aileler sıkça şu cümlelere başvurur:
“Bu halin ne?”,
“Eskiden böyle değildin!”,
“Ben senin iyiliğin için söylüyorum…”
Oysa bilimsel çalışmalar, ergenlikte duygu merkezlerinin çok aktif, mantıklı düşünmeden sorumlu bölgelerin ise henüz gelişmekte olduğunu gösteriyor.
Yani genç “inat ettiği için” değil;
Gerçekten zorlandığı için böyle davranır.
DOĞRU TUTUM: SABIR, SEVGİ VE KABUL
Gençler bu dönemde en çok:
Anlaşıldığını hissetmeye,
Dinlenmeye,
Eleştirilmeden kabul edilmeye ihtiyaç duyar.
Onlarla güç mücadelesine girmek çatışmayı büyütür.
Oysa sevgi, hoşgörü, sabır ve doğru sınırlar, ergenin sağlıklı bir kimlik geliştirmesine yardımcı olur.
Unutmayalım: Ergenlik bir kriz değil, doğru destekle bir gelişim fırsatıdır.
Evde bir ergen varsa…
Korkmayın.
Sadece derin bir nefes alın.
Çünkü büyümenin, aşkla tanışmanın ve kendini keşfetmenin sesi bazen gerçekten çok yüksek çıkar.
Yorumlar
Kalan Karakter: