Bir adam iki kadını aynı anda sevemez; ama aynı anda kandırabilir.
İşte gerçeğin ta kendisi: Sessizce bekleyen kadınlar, yalanların gölgesinde yaşamaya mahkûm edilir.
Toplum konuşur, yargılar, suçlar; ama kadının taşıdığı yükü, gördüğü ihaneti ve içindeki fırtınayı bilmez. Her yalan, kadının umutlarını tüketen bir tuzaktır.
Klasik yalanlar bir süre karşı tarafı oyalasa da her yalan gibi zamanı gelince işin aslı ortaya çıkar…
“Ayrı odalarda yatıyoruz”
Bu cümle, bir erkeğin ilişki sorumluluğundan kaçarken kullandığı en ucuz kalkandır.
Sanki odalar sadakatsizliği masum hâle getirecekmiş gibi…
Gerçek tercümesi çok nettir:
“Ben hiçbir şeyi bitirmedim, seni oyalıyorum.”
Odalar ayrılır ama hayatlar hâlâ iç içedir.
Bağlar, alışkanlıklar, kolaylıklar… Hepsi olduğu yerde durur.
Bekleyen hep ikinci kadındır.
“Çocuklar için bir aradayız”
Bu cümle, vicdan ambalajına sarılmış en ağır manipülasyon cümlesidir.
Erkek, kendini fedakâr; çocukları için orada olan bir kahraman gibi gösterir.
Oysa çoğu zaman gerçek şudur:
Çocuklar değil, kendi konforu terk edilemez.
Bu söz umut değil; sonsuz bir bekleyişin sessiz başlangıcıdır.
“Ailem boşanmamıza izin vermiyor”
Bir adam karar vermek istemiyorsa bahane bulmakta zorlanmaz.
Aile, toplum baskısı, çevre… Bunlar sadece birer perde görevi görür.
Gerçek anlamı şudur:
“Boşanmak istemiyorum ama senden de vazgeçmek istemiyorum.”
Erkek gerçekten istese kimse onu durduramaz.
İstemeyen ise en kolay yolu seçer: suçu başkasına atmak.
“Ben zaten mutlu değilim”
Bu cümle, ikinci kadını “kurtarıcı” pozisyonuna sokmak için kullanılır.
Erkek kendini mutsuz gösterir; evde sevgi yoktur, anlayış yoktur, ilgi yoktur…
Ama o mutsuz evden bir türlü çıkmaz.
Duygusal bağı güçlendirir ama gerçeği değiştirmez.
“Biz zaten ayrılacaktık”
Sonsuz ertelenen bir ayrılık masalı…
Sözler havada kalır, adımlar atılmaz.
Ayrılık hep yakındadır ama hiç gelmez.
Gerçek tercümesi:
“Ayrılmayı düşünmüyorum ama seni de bırakmak istemiyorum.”
“Aramızda bir şey yok, o sadece çocuklarımın annesi”
Masumiyet süsü verilmiş en aldatıcı cümlelerden biridir.
Gerçekler değişmez; ilişki bitmemiştir, ikinci kadın hâlâ bekler.
“Ona sadece acıyorum, zavallının kimsesi yok”
Bu cümle hem seni sakinleştirir hem de karşı tarafla bağını koparmadığını gizler.
Erkek, “duygusal sorumluluk” almadan iki tarafı da yönetebileceğini düşünür.
“Sadece acıyorum” → Vazgeçemiyorum ama itiraf etmeyeceğim.
“Zavallı, kimsesi yok” → Bağım var, ama bunu merhamet süsüyle kapatıyorum.
Bütün Bu Yalanların Altındaki Gerçek
Bu yalanlar ilişkinin dinamiklerine göre değişir; liste uzar gider.
Değişmeyen tek gerçek şudur:
Siz ikinci kadınsınızdır ve toplumun gözündeki yeriniz, adınız, mesleğiniz, statünüz ne olursa olsun hep kötüdür.
Siz “yuva yıkan kadınsınızdır”, “avcısınızdır”.
Hiçbir kadın bir erkeğin kararsızlığının, bencilliğinin ve korkaklığının yükünü taşımamalıdır.
Ve hiçbir kadın, kendisini oyalayan cümlelere kendi geleceğini feda etmemelidir.
En büyük başkaldırı:
Kadının kendi değerini fark edip, kendi hayatında birinci olmaya karar vermesidir.
Artık beklemeye, yalanlara ve bahanelere mahkûm değildir.
Kendi hayatını seçen kadın, hiçbir yalanla, hiçbir bahane ile ve hiçbir erkekle ikinci sıraya konulamaz.
Çünkü kadın kendi değerini seçtiğinde gerçek özgürlüğün kapısı açılır.
Yorumlar
Kalan Karakter: