Saadet Partisi Güngören Gençlik Kolları Başkanı Yasin Yüksel Baydaroğlu tekrar görev alma nedenlerini ve Türkiye’deki gençliğin fotoğrafını gazetecilerle paylaştı.
İktidarın gençlerle ilgili politikalarını sert bir dile eleştiren Yasin Yüksel Baydaroğlu kendilerinin sahaya inip nasıl bir gençlik istediklerini anlatacaklarını açıkladı.
Genç, inancı ve ideali uğruna fedakârlık yapabilendir diyen Yasin Yüksel Baydaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın bir tespiti ile sözlerine başladı. ‘Bugün eski mezarlıklara gittiğiniz zaman mezar taşlarındaki yazıları okuyabiliyor musunuz?’ Hayır. Biz dedelerimizin mezar taşlarını okuyabilecek bir gençlik için mücadele ediyoruz.
Biz tabiat gibi onurlu, arı gibi hünerli bir gençliği oluşturmak için buradayız ve bugün bunu size ilan ettik. Biz tarihi, inançları, kökleri için mücadele eden bir gençlikle hareket etmek için tekrar sahaya inmek için buradayız.
Bu günkü iktidarın, muhalefetin, ana muhalefetin, meclis dışı muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarının geçliğine baktığımız zaman, genel itibariyle resmen ateşten bir denizi mumdan bir kayıkla geçmeye çalışıyor. Yalnız bilinmesi gerekir ki; mumdan kayık tabakası ne kadar sert olursa olsun o ateşten kayık mumdan kayığı muhakkak eritecek ve içine çekecektir. Biz mumdan bir kayıkla ateşten bir denizin geçilemeyeceğine dair gençlerle bir çalışma yapma zorunluluğu hissettiğimiz için bu görevi yapmak için gençlik kolları ilçe başkanlığına geldiğimizi ilan etmek için buradayız.
Gençlik öyle bir değer taşımalı ki, bir meydana yürüdüğü zaman, haksızlığa uğradığı zaman ona haksızlık yapan toplum ve yönetim tir tir titretmelidir. Tahrir Meydanı’nda 1 milyon tane genç bembeyaz kefenlerini giymiş ve eğer ki Hüsnü Mübarek’in dönemindeki Başbakanlık yapan adam Cumhurbaşkanı seçilirse kefenlerimizle geldik bu meydana diyerek o yönetimin yüreğini tir tir titretmiştir. İşte bizim elimizde bulundurmamız gereken gençlik tıpkı hakkı yenildiği zaman karşı tarafın yüreğini tir tir titretecek bir gençlik olmalıdır. Hususiyetle geniş çaplı baktığımız zaman, Dünya görüşünü bile sadece bulunduğu sınırlar içerisinde değil, sadece yaşadığı ilin içerisindeki insanlar için değil, sadece mensubu olduğu dine sahip vatandaşlar için değil, kendi mensubu olmadığı dinlere sahip vatandaş ve insanlar için de kafa yorar. Bunun için de okuyan, bunun için akşam başını yastığa koyduğu zaman düşünebilen bir gençlik istiyoruz.
Bizi hususiyetle bu konuda çalışmaya sevk eden etkenlerden birisi; ben her zaman başımı yastığa koyduğumda önce Fransa’nın en büyük kentlerinden biri olan Marsilya’nın göbeğinde 20 dolar için ciğeri sökülen 7 yaşındaki çocuk aklıma geliyor. Açlıktan kaburgaları sayılan Afrikalı çocuklar aklıma geliyor. Bağımlı olduğu için annesini kesen çocuklar aklıma geliyor. Ekonomik sorumluluklar küçük yaşta yüklendiği için bir süre sonra bu yükü kaldıramayan ve masmavi sulara atlayan gencecik çocuklar aklıma geliyor. Yanlışlıkla topu İsrail askerlerinin bulunduğu sınırlara kaçtığı için 10 yaşındaki çocuğun ileri teknolojili silahlarla öldürülmesi aklıma geliyor. İşte bütün bu haksızlıkları aklına getirebilecek, bünyesinde barındırabilecek, hücresinde hissedecek bunun için de kafa yorabilecek ileriye dönük projelere imza atabilecek bir gençlik arzuluyoruz.
Biz ne diyoruz; Dünya’da zulme uğrayan masum kardeşlerimizin refahı ve saadeti için mücadele edecek bir gençlik arzuluyoruz. Bu kadar Dünya’yı bünyesi içerisinde barındırabilecek bir gençlik arzuluyoruz. Böyle bir gençliğin de mevcut eğitim sistemiyle yetişmesi imkansızdır. Utanç duygusunu taşıyan ihtiras duygusunu bünyesinden atan kalben samimi olduğu konularda samimiyetinden taviz vermeyen, emin adımlarla yürüyen, annenin, babanın kıymetini bilen hocasının ve arkadaşının büyüğünün kıymetini bilen bir gençlik arzuluyoruz. Yalan söylemeyen, yalanla hiçbir yere varılamayacağını bilecek konumda bir gençlik arzuluyoruz.
Kendi yaşlarındaki Fatih Sultan Mehmet’in aşkını yüreğinde taşıyan bir gençlik arzuluyoruz. Yavuz Sultan Selim’in fikriyatını kendi fikriyatıyla buluşturabilecek ve fiiliyata dönüştürebilecek bir geçlik arzuluyoruz. Merhamet duygusunu içinde barındırabilecek, şefkat duygusunu içinde barındırabilecek kardeşlik esası içerisinde hareket ederken, istismar esasına da asla ve asla taviz vermeyecek bir gençlik arzuluyoruz. İnancını bilmeyen gençlik, tarihini bilmeyen gençlik inancı ve tarihiyle köprülerini atmış sayılır ki bu da bir felakettir.