Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun 2007 yılında başlattığı “Bu sabah komşunuza SELAM verdiniz mi?" kampanyasını, Bahçelievler’de 40 yıl ikamet eden Başbakan Ahmet Davutoğlu da Turkiye genelinde başlattı.
2007 yılında, Gazetemize misafir kalem olan eğitimci Şaban Çibir komşuya selam vermenin önemine çok özel bir yazısıyla katkı vermişti. Kaçıranlar için Şaban Çibir’in yazısını sizler için tekrar yayınlıyoruz.
İlk selamı veren siz olun, ilk kazanan siz olun
Bir akşam ustu apartmanın giriş kapısından giriyorum; karşımda 12 yaşlarında bir genç... Ben gözlerimi kaçırmaya çalışsam da o ısrarla gulumseyip "lutfen bakar mısınız?" der gibi beni göz hapsine aldı. Ben biraz mahcup, bozuntuya vermeden gulumsemeye çalışarak gözlerimi yerden kaldırdım ve o guzel gencin yuzune; gözlerinin içine baktım. Zannettim ki benden bir yardım isteyecek, bir dileği olacak... Onun bir derdine çare olacağım diye beklerken o kendisi kadar guzel, kibar, kulakları okşayan, ruha ferahlık veren sesiyle "İYİ AKŞAMLAR" dedi ve yanımdan surunup geçti.
Ben ne olduğunu, neye uğradığımı anlayamadım. Tatlı bir ruyadan uyanmışçasına önce sendeledim; sonra hemen kendimi toparladım. O anki mutluluğumu sizlere anlatamam. Kuçuk bey iyi bir ders vermişti. Biz buyuklerin çekindiğimiz, yanlış anlaşılır diye vesvese yaptığımız kuruntulardan uzak bir şekilde "İyi akşamlar" deyivermişti.
Kazanan kim oldu? O... Takdir gören, onlarca adım önde olan kim oldu; yine o...
İşte komşuluğun, sosyal olmanın, kendimize, karşımızdakine değer vermenin belki de ilk ve en alt basamağı bu... Bir tatlı dil, bir guler yuz, bir çift söz...
Guzel dinimiz komşu haklarını, ana-baba hakkı gibi göruyor. Bir "öf" bile dememiz yasak olan anne-baba hakkı gibi. Nerede kaldı ki; onlara kötuluk yapmak, onları korumamak, ihtiyaçlarına cevap vermemek... Üzuntulerini, sevinçlerini paylaşmamak.
Lutfen gözlerinizi kapatıp şöyle bir duşunur musunuz? Anneniz-babanız var başka şehirdedir... Kardeşlerimiz, amcalarınız var bir mahalle ötede, bir apartman ileride, şehrin öbur ucunda... Allah göstermesin acil bir hastalık oldu, zaruri bir ihtiyacınız var, o an olmazsa olmaz bir kişiye muhtaçsınız... Ne yaparsınız? Elbette en yakın kapı komşunuzun kapısını çalarsınız. Yoksa uzaktan gelecek akrabanızı, annenizi, babanızı, kardeşlerinizi beklemezsiniz.
"İmdat" diye bağırsanız yardımınıza komşunuz yetişir.
Bunlar saymakla bitmez.
Bu kadar önemli şeyler; bir "Merhaba" bir "İyi akşamlar" bir "Nasılsın komşum"un karşılığı ise lutfen bunları bol bol dağıtınız.
Bir gun kendiniz için aldığınız kuçuk şeylerden birer de komşularınıza alıp hediye edniz. Bir tas çorbanızı paylaşınız.
Duşunun ki; hepimiz bir olan Allah-u teâlânın kullarıyız. Kullara iyilik yapan onların sahibine iyilik yapmış olur.
O sahip ki; herşeyi yaratan O. Bizlere gönderen O. Bizler O'nun kullarına iyilik yaparsak O bize kat be kat fazlasını verir.
Yunus Emre'nin dediği gibi;
Yaradılmışı hoş görduk,
Yaradan'dan öturu
Biz Turk milletinin en buyuk özelliği; yardımseverliği, misafirperverliği, cana yakınlığı, hoşgöru sahibi olması, kendisi için istediğini başkaları için de isteyen, olması değil midir?
Bu guzellikler bizlerin kanında var, ruhunda var. Zamanımız gereği biraz kirlenmiş, biraz dumura uğramış. Yapmamız gereken bu guzel hasletlerimizi hatırlamak, uygulamaya koymak. Lutfen ilk selamı veren siz olun, ilk kazanan siz olun.
Rabbimiz yuce kitabu Kuran-ı Kerimde buyuruyor ki; "Allah'a kulluk edin O'na hiçbirşeyi eş tutarak şirk koşmayın. Ana babaya iyilik edin. Akrabanıza, öksuzlere, yoksullara, yakın komşuya, yanınızdaki arkadaşai yolda kalmış yolcuya, hizmetinizde bulunanlara iyilik yapıp, yardımda bulunun."
Sevgili Peygamberimiz bir defasında "Vallahi tam iman etmiş olmaz" buyurdu.
Bunu uç kere tekrar etti. Eshabı Kiram "Yâ Resulallah kim bu?" diye sordular, "Şerrinden komşuları emin olmayan kimse." cevabını verdi ve ilave ettiler; "Allaha ve kıyamet gunune iman eden komşusuna iyilik etsin. Allaha ve kıyamet gunune inanan misafirine ikram etsin. Allaha ve kıyamet gunune inanan, ya hayır söylesin, ya sussun" buyurdular.
Bir defasında da Peygamber Efendimiz; "Evinizdeki pişen yemekten, komşunuzun hakkını veriniz." "Komşusunun aç yattığını bildiği halde, kendisi tok yatan kimse, layıkı ile iman etmiş değildir." "Civarındaki komşu ile iyi geçin ki Musluman olasın" buyurdular.
Bunlar ve daha niceleri... Her biri cilt cilt eserler olacak muhtevada sözler.
Yaradılıştan iyiliğe, sevgiye meyilli olan Turk insanın ruhu İslamiyetin guzel ahlakıyla birleşince, O'na iman edince, bu guzel dine inanınca erişilmesi zor yuksek mertebelere çıktı.
Bu sebepledir ki Anadolumuz medeniyetler beşiği, guzel insanların diyarı oldu. Dunyaya iyilik, guzellik, kardeşlik, insan haklarına saygı buradan yayıldı.
Unutmayalım bizler böyle bir mirasın bekçileriyiz. Aldığımız bayrağı yere duşurmeden, hep yukseklere dikerek, daima ileriye hep ileriye yurumeliyiz.
Önce evimizdekilere selam verelim, hal ve hatırlarını soralım, iyiliklerin en guzelini onlara yayalım. Sonra en yakın komşuya... Bu dalga dalga buyumeli.
Şimdiki birçok insanımız dışarıya şirin görunuyor, onların yardımına koşuyorada burnunun dibini göremiyor. Bunun neticesi olarak mutsuzluklar, kavgalar, ayrılmalar başlıyor.
Şimdi sorarım size; kendisine, çocuklarına, hanımına tatlı dil guler yuz göstermeyen, tatlı sözler söylemeyen, bir selamı çok gören nasıl olacakta komşusuna bunları yapacak.
Unutmayalım ki selama en yakınlarımızdan başlayacağız.
Sevgilerin, mutlulukların, iyi komşulukların surekli olması dileğimle...
Şaban Çibir