İstanbulda yaşayanlar İstanbullu olamadı…

İstanbul’da yaşayanlar İstanbullu olamadı diyen Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Bayram Kırtaş’tan ilginç tespit ve yerel yöneticilere önemli öneriler…

İstanbulda yaşayanlar İstanbullu olamadı…

İstanbul’da yaşayanlar İstanbullu olamadı diyen Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Bayram Kırtaş’tan ilginç tespit ve yerel yöneticilere önemli öneriler…

İstanbulda yaşayanlar İstanbullu olamadı…
26 Ocak 2015 - 00:20
Reklam

- 15 yıldır İstanbul sokaklarında yerel gazeteci olarak görev yapan, yayın yaptığı ilçelerin tarihini yazan İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği (İYGAD) Başkan Yardımcısı Bayram Kırtaş, İstanbul'da yaşayanların İstanbullu olamadıkları gerçeğini ortaya çıkardı.

- İstanbul'da yaşayanların yerel yaşamadıklarını iddia eden İstanbul 3. Bölgede yayın yapan Gazete365'in İmtiyaz Sahibi Bayram Kırtaş, "Birbirimize hep mi yaban kalacağız" başlıklı yazısıyla çözum için, yerel yöneticilere ve siyasetçilere önemli önerilerde bulundu.

Birbirimize hep mi yaban kalacağız?

Yıllar öncesinde İstanbul çok kuçuktu… İstanbul’a gelen göç de sınırlıydı…
Şehir, kendine geleni zaman içinde sahipleniyordu. İstanbullulaşma bir nesil sonra gerçekleşiyordu.
Şimdi hem İstanbul çok buyudu, dev bir metropol oldu… Hem de İstanbul’a göçun haddi hududu kalmadı.
Sonuçta İstanbul’da akıllara ziyan sosyal bir karmaşa oluştu… Artık “İstanbul’un neresindensin?" sorusu anlamsızlaştı.

Bugunku acı gerçek şudur. İstanbul’da insanların % 90’ı İstanbul’un neresinden olduğunu değil İstanbul’a geldiği memleketini söylemektedir.
Çunku, bu kimseler İstanbul’da iskân etse de, ne bulunduğu mahallenin, ne bulunduğu ilçenin ne de bulunduğu ilin özelliğini kendinde görmemektedir.
Dolayısıyla İstanbul’a göç etmiş insanlar İstanbul’da gurbet hayatı yaşıyor.

İstanbul’da gurbeti yaşayanlar, oturduğu apartmanda, sokakta, mahallede hatta ilçesinde yabandır. Böyle yaşamaktadır. İstanbullu olma mucadelesi vermek bir yana ister istemez hemşericiliğe sığınmaktadır.
Gerek toplu taşıma araçlarında, gerek buyuk AVM’lerde, gerek diğer mekânlarda kimse kimseyi tanımamakta, herkes birbirini “birisi" olarak değerlendirmektedir.
Bu durumda da insanlar hem kendilerini guvensiz ve yalnız hissetmekte, hem birbirine el gibi, yaban gibi bakmaktadır.

NE Mİ YAPILMASI LAZIM?
Birbirimizle kaynaşma ve dayanışmaya en muhtaç olduğumuz şu zamanlarda İstanbul’a gelenlerin, İstanbul’da yaşayanların bu aidiyet duygusunu kazanmaları için yerel yönetimlerin diğer konulardan daha çok bu konuda akıl yurutmesi gerekir.

İstanbullu vatandaşların kendilerini bulundukları yerde gurbette bir vatandaş gibi hissetmesini değil, orada yaşayan vatandaş duygusu kazanmasını sağlamak lazım.
Yerel yöneticilerin, rutin hizmetlerin yanı sıra halkı yerel yaşamaya yönlendirecek etkinlikler ve programlar yapmaya kafa yorması lazımdır.

Kim ne derse desin, ne dersek diyelim... Diğer icraatlarında nasıl bir eleştiri yaparsak yapalım AK Parti iktidarı, özellikle yerel yönetim ve yerinde yönetim konusunda devrim niteliğinde kararlar almış ve yerel yönetim mantığını genel olarak başarmıştır. Genelde ve yerelde guçlu iktidar döneminin yaşandığı bu gunlerde İstanbul farklı yönetilerek, bir adım atılabilinir. Dolayısıyla bu konuya da kafa yorduklarında mutlaka olumlu sonuçlar elde edileceğine inanıyorum.

Kimi İstanbul mahallelerinin Anadolu’daki kimi Buyukşehirler kadar yoğun olduğu göz önune alınarak mahallelerde muhtarlıklar da başta olmak uzere yeniden ve yerinde yönetim anlamında yeni duzenlemeler getirilmelidir. Mahallelerde din görevlilerinin ve eğitimcilerden yardım alınmalı diyorum. Eğitim kurumlarında tatil dönemlerinde halkın kaynaşmasına yönelik etkinlikler olabilmelidir diyorum.

Mahallelerde, yaşlıları, olgunları, gençleri, bayanları, çocukları birbirleriyle kaynaşmalarını sağlayacak toplantılar, misafirlikler, organizasyonlar yapılmalı diyorum. Örneğin en guzel balkon, en guzel sokak, en guzel cadde ve en guzel mahalle vb. yarışmaları duzenlenmelidir diyorum. Mahalleler arası (sosyal, kulturel, sportif ve çevre) yarışmalarla herkesin kendi mahallesini sahiplenme ruhu sağlanabilir diyorum. Ne bileyim, mahalleleri ve ilçeleri temsil edecek Sivil Toplum Kuruluşlarının kurulmasına ön ayak olunmalı diyorum.
Bu ve benzeri uygulamaların daha kapsamlı ve kurumsal olan şeklini şehrimizin yerel yöneticilerinin yerine getireceğine samimi olarak inanıyorum.

Oturduğu ilçeye sahip çıkan, ilçe takımının maçına giden, ilçe gazetesini surekli okuyan, ilçesinde yaban kalmayan, yerel yaşayan toplumlar oluşması dileğiyle: Daha yaşanır bir İstanbul ve İstanbul’a daha kolay hizmet için bu açılımın yerinde olacağına inancımı belirtmek istiyorum. İlk uygulayan siz olun. İlk kazanan siz olun…

Bayram Kırtaş