'Odak olmak' suçlaması!..
Ne zaman AK Parti'ye giden arkadaşlar ile karşılaşsak hemen nerede o eski gunler, o eski ihlas ve samimiyet, nerede o eski çalışma gibi Refah partisi dönemindeki çalışma, birlik, beraberlik, ihlas ve samimiyetten söz açılıyor ve o eski gunleri yad ediyoruz.
Peki biz neden bölunduk. Bu ayrılma veya savrulma temelde nasıl olmuştu diye duşunduğumuzde her şeyin 16 Ocak 1998 tarihinde Refah Partisinin "Laik Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği" iddiası ile Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması ile başladığını göruyoruz.
Çunku Milli Göruş hareketine en buyuk zararı bu ''Odak Olma'' suçlaması vermişti.
Refah Partisinin kapatılmasından sonra Milli Göruşçuler Fazilet Partisini kurmuş; Fazilet Partisinin, Refah Partisinin devamı denilerek Anayasa Mahkemesi tarafından tekrar kapatılmasını kanunen engellemek için de tum teşkilatlar % 49 eski Refah Partili yöneticilerden % 51 ise daha önce Refah Partisinde görev almamış diğer partilerden gelen veya siyasette yeni isimler diye bilinen kişilerden oluşturulmuştu.
Böylece Fazilet Partisi teşkilatlarında o eski can siperane, Cihad aşkı ve Dava şuuru içerisinde çalışanların bir kısmının yerine özellikle diğer sağ partilerdekiler yerini almıştı. Bu gelenlerin buyuk bölumu ise Refah Partisi ile birlikte yukselişi ve belediyeler dolayısıyla iş imkanlarının da bu kadrolar tarafından kullanılacağını gören ''iş takipçisi'' ve ''her devrin adamı'' kişilerdi.
Turkiye'nin bir çok yerinde belediyelerin de bize geçmesi ile birlikte daha önce makam ve para ile imtihan olmamış kadrolarımız; insanın başını dönduren bu iki imtihan ile karşı karşıya kalmışlardı.
Bizim idarecilerimiz hem yasal engeli aşmak hem de yeni görev alacak arkadaşlar için ''biz onları potamızda eritir, bizim gibi emanet ehli, İslami hassasiyetleri olan kişiler olmaları için gayret gösterir böylece sayısal olarak ta gelişip çoğalmamızı sağlarız. Dolayısıyla bırakın gelsinler'' diye bu arkadaşların iyi niyetle yeni kadrolarda yer almalarına imkan verilmesini sağlarken; özellikle ''birazcıkdan bir şey olmaz'', ''yemeyen mi var '', ''yesinler de yapsınlar'' gibi İslami hassasiyetlerin yozlaşması ve ''kolay para nasıl kazanılır'' uzerine ihtisas sahibi olan bu kişiler bizim para ve makam ile imtihan olan kardeşlerimizin bazılarının aklını çelmiş ne yazık ki daha önce şupheliden bile kaçınan arkadaşlarımızın bir bölumu bu ''işbitiriciler'' sayesinde makam ve servet imtihanını kaybetmişlerdi.
Netice itibarı ile Fazilet Partisi de 22 Haziran 2001'de Refah Partisinin kapatıldığı aynı gerekçeler (partinin laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği) ile kapatılmıştı.
Fazilet Partisinin kapatılmasından sonra; Millî Göruş hareketinin en son siyasî partisi olan Saadet Partisi, 20 Temmuz 2001 tarihinde kurulmuştu. Fazilet Partisi'nin kapatılmasından sonra bağımsız kalan 105 Milletvekilinden yarıya yakını da Saadet Partisi'ne geçmişti.
Fazilet Partisi Kongresinde Abdullah Gul'u destekleyen ve kendilerine yenilikçiler diyen artık Milli Göruşçu olmadıklarını ifade eden grup ise ayrılarak Abdullah Gul liderliğinde daha sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın başına geçeceği Adalet ve Kalkınma Partisi altında toplandılar.
Bir yanda Milli Göruş hareketinin Merhum lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın da Genel Başkanlığını yaptığı ve''Milli Göruş'un tek partisi Saadet Partisidir'' dediği tam 46 yıldır aynı İnanç,aynı duygu ve duşuncelerle her şeye rağmen ayakta kalmaya çalışan Sağlam ve Sadıklar topluluğu Saadet Partisi var.
Diğer yanda ;İlk başta yenilikçiler diye adlandırılan ''Milli Göruş'' gömleğini çıkardıklarını kendi ağızları ile beyan eden, fakat özellikle Erbakan Hocamızın vefatından sonra Milli göruş hareketini sıkı takip altına alarak oradaki sivrilmeye çalışan herkesi adeta ne istiyorlarsa vererek kendilerine katmayı başaran bir AKP var.
AK Partinin tek başına olduğu Hukumetler: Özellikle yol, köpru vb. gibi alt yapı yatırımlarında adeta devrim yapmış, Her ile hatta her ilçeye bir Üniversite ve Yuksek Okul açılmıştı. Hastane, hapishane, Adliye Sarayı ve konut yatırımları ise azımsanmayacak seviyeye gelmişti.
Eğitim camiası ve Resmi kurumlarda kanunen olmazsa da baş örtusu sorunu çözulmuş, askeri vesayetin halk uzerindeki baskısı bitmişti.
Ama;58.Cumhuriyet Hukumeti ile göreve başlayan AKP iktidarı bu gune kadar yapmış olduğu hiç bir butçede 54.Erbakan Hukumeti döneminde ki gibi denk butçe yapamamış, her yıl 50,55 Milyar (Katrilyon) arası butçeden faize ödeme yapılmış ve faiz ''bir dunya gerçeğidir ''denilerek normal görulmeye başlanmıştı.
Adeta her ilçeye açılan Yuksek Okuldan ve Üniversiteden mezun olanlar mezun oldukları yerlerde iş sahası olmadığı için; Yine İMF'nin tarımdaki kotaları kaldırılmadığı, pancar ve tutun gibi urunleri kota sebebi ile ekim yapamayan çiftçiler buyuk şehirlere göç etmek zorunda kalmışlardı.
Kilometrelerce yollar yapılırken o yolların kenarına bir tane dahi fabrika açılmadığı, açılan fabrikalarda özelleştirildiği için böylece işsiz kalan Anadolu halkı da buyuk şehirlere göç etmek zorunda bırakılmıştı.
Özellikle D 8'i kurarak İslam Birliği'nin temellerini atan N.Erbakan'ın aksine AB bakanlığını kurmuş bu yolda, Zina ve Domuz yasası gibi tavizlerin yanı sıra İkiz yasalar gibi ulkenin bölunmesinin yolunu açan yasalar çıkarılmasına musaade edilmişti.
Yurutulen çözum surecinden tum ikazlarımıza rağmen vaz geçilmemiş bu gunku tablonun oluşmasına adeta göz yumulmuştu.
Son seçimler ile birlikte en buyuk çalışmasını Saadet Partisi uzerinde yaparak elindeki her turlu imkanı ve özellikle etkili Hocalar'da kullanılarak beklemediklerinin de uzerinde bir oy ile yeniden iktidar olmuşlardır.
Neticede;
Ak Parti İktidarında ki etkili ve yetkili şahıslara diyeceğim odur ki; bakın herkesi içinize aldınız. Her iki kişiden birisi AKP'li. O % 50 çoğunluk sizin iktidarınızın Ahlaki, Ekonomi, Kulturel ve her turlu uygulamalarınızın adeta yılmaz savunucuları oldular. Yani normal olan doğruları savunup yanlışlarda ikaz edip oto kontrol yapmak yerine ölumune doğrunun yanında yanlışlarınıza da destek oluyorlar. Bu şu an için size doyumsuz bir haz verebilir. Ama unutmayın ki gerek ulkenin, gerekse yönetiminiz altındaki milyonların başına gelebilecek her olumludan olduğu gibi olumsuzdan da siz sorumlusunuz bir de bunun ahiret hesabı var.
Dolayısıyla Saadet Partisi uzerindeki baskıdan ve onu bitirme senaryolarından vaz geçin. Saadet Partisini de kendi içinize katıp sizin içinizdekiler gibi her şeye "he" diyenler topluluğu oluşturmak yerine bırakın da Allah'ın Rızasından başka hiç bir gayesi olmayan, size duşman olmayıp aksine sizin de iyiliğiniz için; tum değerlendirmelerini Kitap ve Sunnet penceresinden bakarak yapan, sizi uyaran ''hayra motor şerre fren olan'' bir dava partisi olsun.
Unutmayın ki; Siz seçimler sırasında ABD, AB, İsrail sevinmesin diye AKP'ye oy verin propagandasını yapıp, seçimlerden hemen sonra AB'ye girmek için verilen 79 maddelik ev ödevine çalışırken, yine savunmamızı NATO'ya, Dış politikamızı ABD ve Barzani'ye iç politikayı hamaset uzerine yaparken;
Saadet Partisi alınan duşuk oyların etkisinden hemen sıyrılarak İslam Birliği'nin temellerinin guçlenmesi yolunda Uluslararası İYFO Musluman Gençlik ve yine bir MİLKO kuruluşumuz olan ESAM tarafından duzenlenen İslam Ülkelerinin temsilcileri ile İstanbul'da adeta nerede kalmıştık diyerek mutat toplantılarını duzenleyip İslam Ülkeleri adına bir önder ve pusula olmaya devam etmiştir.
Allah'ın izniyle Saadet Partisi var oldukça hem sizin için bir rehber, hem İslam Alemi için bir umut hem de ulke insanı için bir sigorta olacaktır İnşallah.
Allah'a Emanet Olun.
Abdullah Akçay