Gazete365 okuyucularının yakından tanıdığı eğitimci Ertuğrul Özgun sizler için önemli bir konuyu daha kaleme aldı.
Yönetici atama yönetmeliği değişiyor(!)
Öncelikle bu “sureçte" görev alan ve “surecin" uygulanması sırasında kendileri için ortaya atılan iddiaları doğruladıklarından dolayı, bizleri çevremize karşı mahcup etmeyen, aynı zamanda da bir şekilde “kul hakkı" yememizin de önune geçen “sureç uygulayıcılarına(!)" teşekkur edelim.
Bizi, uygulamalarınıza ortak olmadığımız konusunda tescillediniz.
Elimizin de kalem tutması nedeniyle, duşuncelerimize değer verildiği uyesi olduğumuz ya da olmadığımız çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, katıldığımız memleket meselelerinin konuşulduğu sohbetlerinde duyuyorduk.
Milli Eğitimde gizli gizli kurum ve kuruluşları ele geçirme operasyonu yurutuluyor. Bu amaca ulaşmak için son beş yılda Yönetici Atama Yönetmeliğinde tam on bir kere değişiklik yapılmış, Okul Aile Birliği yönetmeliğinde de sık aralıklarla değişiklikler yapılıyor.
Bu “surece" her seferinde yeni bir mevzi kazanma olarak bakılıyor.
Bu “surecin" ilk ayağı “Okul Aile Birlikleri" olarak hedeflenmiş.
Farklı zaman ve yerlerde yapılan gizli toplantılarda alınan kararlar usulca gerçekleştiriliyor.
Yerel yönetimlerin desteğini alacağız vadiyle de Okul Aile Birliklerinin yönetimleri ele geçiriliyor.
Ele geçirilemeyen Okul Aile Birliklerinin en azından yönetim kurullarına uyeler yerleştiriliyor. Şimdi de artık toplantılar, Kurumların yönetici kadrolarının ele geçirilmesi planları uzerine yapılıyor."
Biz de önceleri “neden böyle bir uygulama yapılsın ki? Devlet kendi vatandaşı içinde ayrım yapar mı?" Mevzi kazanmak ne demek? İşgal altında bir ulke miyiz ki mevzi kazanma mucadelesine girilsin? diye duşunenlerdendik.
Ancak “sureç" işletilirken görduk ki: Bu sureci yurutme görevi kendisine verildiğini ilan eden bir sendika(!) uzun istişareler ve planlamalar sonucu ilçe milli eğitim mudurluklerine yerleştirdiği yöneticiler aracılığı ile önce kendileri gibi duşunmediğine inandıkları mevcut kurum yöneticilerinin yönetici olma şansları elinden alındı.
Sonra daha önceden planlandığı gibi yuksek puanlar vererek kendi uyelerinden oluşan yöneticiler, mevcut yöneticilerinin atanması engellenmiş olan kurumlara yerleştirildi.
Öyle ki önceden planlanmış listeye göre mevcut yöneticilerin arasında yer alamayan şahısların okullarına ilk iki atamada atama yapılmayarak, daha sonraki değerlendirmede(sözlu sınav) kazandırılacak olanların okulları boş bırakılarak onlar için bekletildi.
Ve yeniden yapılan başvurular sonucu daha önceden planlanan listeler doğrultusunda atamaların yapılması için şahıslar belirlendi.
Uygulayanların adına “sureç" dedikleri uygulama basamaklarını gördukçe, almış olduğumuz devlet yönetimi kulturu ile bağdaştıramadığımız gelişmeleri izledikçe, iddiaların boş laflar olmadığını, her turlu kriterin bu amacı gerçekleştirmek uzere kurgulandığını görduk.
Bu uygulamanın telafisi mumkun olmayacak yaralar açacağını yazılarımızla haber sitelerindeki köşelerimizde yazarak, uyesi bulunduğumuz sivil toplum kuruluşlarında ve yakın çevremizdeki insanlara sözlu olarak anlatmaya çalışarak konunun siyası ayağı olan iktidar partisine ulaştırmaya çalıştık ama bir turlu sonuç alamadık.
Çunku “sureci" yönetenler, uygulama öncesi siyasal iktidarı destekleyen vatandaşlarımızın önune devletin varlığını yok etmeye çalışan bir yapılanma ile mucadele etmek gibi çok ciddi bir gerekçe koyulmuş, vatandaşı da uygulamanın hakkaniyet ölçuleri içinde yurutulduğune inandırmışlardı. Konu ile ilgili paylaşımda bulunduğumuz vatandaşlarımız bizi dikkate bile almıyorlardı.
Onların inandığı şuydu: Devlet, bir taraftan kendini yıkmak isteyen devlet duşmanlarını temizliyor diğer taraftan da aslında guzel bir uygulama yurutuyor. Okul yöneticilerini öğrenciler, öğretmenler, veliler ve İlçe Milli Eğitim Mudurleri birlikte seçiyor.
Anlaşmalı bir şekilde paslaşarak Konunun siyasi ayağı: “Milli Eğitimi biz nerden bilelim? Yapılanlar tamamen eğitimcilerin tasarrufudur. Biz karışamayız," diyerek sendikaya; sendika ise “Bilemezsiniz arkadaşlar! Üzerimizde nasıl buyuk bir siyasi baskı var. Tahmin bile edemezsiniz?" diyerek siyasilere havale ederek “sureci" yönettiler.
Ama uygulayıcıların hesaplamadığı bir sorun oluştu. Yöneticilik görevini ellerinden aldıkları yöneticiler, yönetmeliğin kendilerine tanıdığı haklarını kullanıp, yeniden yöneticilik için muracaatta bulunmaları planın ikinci ayağının uygulanmasını sıkıntıya sokmuştu.
Görev almalarını ilk değerlendirmede engelledikleri yöneticilerin, “yeniden atanma ilanı yapılınca muracaat etme haklarının bulunması" ve yönetmeliğin “açık ilan edilen kurum sayısının uç katından fazla muracaat olamaz" hukmu surecin önunu tıkadı.
Diğer taraftan farklı sendikalar, Ek 2 formu uzerinden yapılan puanları yuksek olan adayları açık kurum mudurlukleri için muracaat ettirince, muracaat edebilecek aday sayısı doldu. Böylece puanları daha duşuk olan atama sözu verilen şahıslar sözlu sınava alınacak listenin dışında kaldı.
Üstelik önceden eledikleri yöneticilerin devreye soktukları nufuslu kişiler sayesinde tekrar sınav kazanmaları hesapları iyice bozdu.
Gelen haberler, yuksek puanlarına rağmen elenen, farklı sendika uyelerinin her açık ilanında muracaat etmelerinin önune geçmek için yeni bir yönetmelik değişikliği yapılacağı yolunda.
Ya mevcut yönetmelikteki “açık kurum sayısının uç katından fazla aday başvurusu kabul edilmez" hukmu kaldırılacak, ya da “aynı atama dönemi içinde sözlu sınava bir kere girip başarılı olamamış adayların yeniden başvurusu kabul edilmez" şeklinde yeni bir değişiklik söz konusu(!).
Not: Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın son konuşmasını dinledikten sonra inancımız o dur ki bu tiyatro oyununa son verilecektir. Üzuntumuz eğitim kurumlarında buyuk yara alarak bozulmuş olan barış ortamının yeniden nasıl tesis edileceğidir.
Ertuğrul Özgun