Saadet Partisi İl Gençlik Kolları’ndan da Özgecan vahşeti için tepki geldi. Eş zamanlı olarak tum ilçelerde basın açıklaması yapan Saadet Partili gençler, idamın geri gelmesi gerektiğini vurguladı.
Saadet Partisi Bağcılar İlçe Gençlik Kolları Başkanı Ümran Gunduz de ilçe binasındaki basın açıklamasına; “Özgecan Aslan’ın feci şekilde öldurulmesine tepki için huzurlarınızdayız.
Zulmedilerek yakılarak öldurulen kardeşimizin makamı yuce olsun. Peygamberimizin sözleri ile umuyoruz ki makamı şehitler derecesidir. Acılı ailesine sözlerimizin başında sabırlar temenni ediyor ve butun Turkiye’ye başsağlığı diliyoruz. Özgecan kardeşimizin son kurban olması ve bir daha böyle acı olayların yaşanmaması için herkesi göreve davet ediyoruz" sözleriyle başladı.
Ülkede artan uyuşturucu, şiddet ve tecavuz olaylarına, ahlak bozukluklarına değinen ve AK Parti hukumetini suçlayan Başkan Gunduz,“Bir yandan 'dindar nesil’ yetiştirme iddiasını dillendirirken diğer yandan kastettiği din ile taban tabana zıt değerlere sahip AB için olmadık adımlar atmamız her şeyimizi borçlu olduğumuz medeniyet değerlerimizi imha edecek çalışmaların en hızlı şekilde ilerlemesine sebep oluyor" ifadelerini kullandı.
İşte basın açıklamasını tamamı:
Değerli Arkadaşlar Kıymetli Basın Mensupları,
Saadet Partisi İl Gençlik Kolları olarak Özgecan Aslan’ın feci şekilde öldurulmesine tepki için huzurlarınızdayız. Zulmedilerek yakılarak öldurulen kardeşimizin makamı yuce olsun. Peygamberimizin sözleri ile umuyoruz ki makamı şehitler derecesidir. Acılı ailesine sözlerimizin başında sabırlar temenni ediyor ve butun Turkiye’ye başsağlığı diliyoruz. Özgecan kardeşimizin son kurban olmasını ve bir daha böyle acı olayların yaşanmaması için herkesi göreve davet ediyoruz.
Kars’ta Mert’imizin başına gelenlerin uzerinden daha bir yıl geçmeden Özgecan ile yaşadığımız bu acı toplum olarak nereye gittiğimiz ve neye dönuştuğumuz sorularını akıllarımıza getirmeli ve bu durum idarecilerimizi derin bir duşunceye ve mevcut durumla bir an önce yuzleşmeye sevk etmelidir.
Yaşananların hayatın içinden gunluk olaylarmış gibi, her yerde olabilirmiş gibi bir hafiflik ile ele alınıp, ah vah edilip ustunden geçilip gidilmesi kabul edilemez.
Ülkemizde maalesef uyuşturucu bağımlılığındaki artış ve kullanma yaşının 10’a inmesi, toplumsal şiddet yönelimi artışı, aile kurumundaki dejenerasyon (-ki 2004’de 91 bin 22 olan boşanan çift sayısı 2014’e gelindiğinde %38 rekor artışla maalesef 125 bin 305 oldu-), kadın cinayetlerindeki artış (2002’de 66 kadın cinayeti kurbanı varken, 2014’de 240’a yukselmiştir.)kaygı verici boyutlardadır. Ülkemizde ceza evleri dolup taşmakta, Hukumetin tam kapasite ile kullandığı hatta kapasiteyi zorladığı tek kurum ceza infaz kurumlarımız. Yeni açılanları ile birlikte 355 ceza infaz kurumumuzun toplam kapasitesi 163 bin 129 kişi, kurumlarda bulunan tutuklu ve hukumlu sayısı 159 bin 396’dır. Bu istatistiklerin çok hızlı şekilde artışını toplumun tum kesimleri, ulkemizin butun bölgeleri ustu örtulemez bir şekilde en acı tablolarla yaşar hale geldi. Gun geçmiyor ki kaçırılan bir çocuk, uyuşturucu batağında sokaklarda ölen bir genç, tecavuze uğrayan bir mağdur haberi duymayalım. Butun bunların sadece ulkemizde olmadığını biliyoruz. Evet, biliyoruz tum dunyada trajik bir buhranın yaşandığını. Parçası olmak için çırpındığımız bu modern dunyada yılda 1,5 milyon çocuğun fuhuş pazarının “malı" yapıldığını, Fransa’da yılda 25 bin kadının tecavuze uğradığını, ABD’ de 15 saniyede bir kadının erkek arkadaşı ya da eşi tarafından dövulduğunu. Ve evet biliyoruz dunyada uyuşturucu ticaretinin 700 milyar $’la dunya ticaretinin yaklaşık 4/3 u nu oluşturduğunu. Ab ulkelerinin ilk doğum yaşının 11-13 lere indiğini, ruhsal nörolojik bozukluların sağlık sorunlarının ilk sırasında olduğunu.
Ve yine biliyoruz ki insanlığın yaşadığı buhran kendiliğinden meydana gelmiyor. Sistemli şekilde butun dunyaya hazcı(hedonist), bencil, tek başına, hedefsiz, varlığının manası sadece tuketim nesnesi olmaktan öteye göturulmeyen, kapitalizm tarafından dayatılan insan modeli, modern dunyada ruhunu ve onun ihtiyaçlarını görmezden gelmeye çalışarak var olma çilesi çekiyor. Bu çıkmazda kendine yol arayan insanlığa hiçbir insani sistem yardım edemiyor. Dunya universitelerinde sosyoloji, siyasal bilgiler kursulerinde yapılan yeni çalışmalar da gösteriyor ki insan kaynaklı sistemler çok iyi niyetlerle yola çıksa da kısa zamanda bir sömuru aracına dönuşmekte ve insanın birbirine yaptığı zulmun ağırlaşmasından başka bir işe yaramamakta.
Çöken değerler sisteminin altında kalan batı kendi sistemini acımasızca eleştirirken maalesef butun dunyaya umut ve çıkış sunacak bir medeniyetin mensupları olarak çurumuş sistemlere eklenmek gibi beyhude bir çabanın içine giriyoruz. Bir yandan “dindar nesil" yetiştirme iddiasını dillendirirken diğer yandan kastettiği din ile taban tabana zıt değerlere sahip AB için olmadık adımlar atmamız her şeyimizi borçlu olduğumuz medeniyet değerlerimizi imha edecek çalışmaların en hızlı şekilde ilerlemesine sebep oluyor.
Gençlere dört başı mamur bir İslam İtikadı vermekten dahi aciz, halihazırda AB kriterleri çerçevesinde duzenlemiş mufredatlara sahip din kulturu dersleri ile dindar nesil yetiştirmeye kalkan AK Parti hukumetinin karşı karşıya kaldığı tablo söze gerek bırakmayacak kadar ortadadır.
Önce Ahlak ve Maneviyat bayrağını en önde tutan Saadet Partisi olarak bizler Merhum liderimiz Necmettin Erbakan’ın ifade ettiği gibi bir milletin asıl gucunun; topu, tufeği yahut tankı değil imanlı ve inançlı nesilleri olduğunu biliyoruz. Buyuk buhranların içinde kıvranan kuresel dunyaya, uyum sağlamak amacı ile değil bu dunyaya alternatifi sunmak amacı ile medeniyetimizin önculerini yetiştirmek zorundayız.
Özgecan gibi nice kardeşlerimiz, gençlerimiz tehdit altındadır. Bu acı olayda bile ayrışan bir toplum haline dönuşmuş durumdayız. Bu acı olayı bile istismar edenleri göruyoruz. Kimileri kendi iktidarları zarar görur endişesi ile ABD’de tecavuz olaylarının yaşandığını söyluyor ve olayın vahametini kuçultmeye çalışıyor. Kimileri ise salt siyasi pozisyonları guç kazansın diyerek acı uzerinden söylem ortaya koyuyor. Biz Saadet partililer olarak ayrışmayı değil, yureklerin bir attığı bir Turkiye hedefine yuruyoruz. Yureklerimiz bir olursa her turlu toplumsal sorunu daha iyi anlar ve mudahale edebiliriz.
İdam cezası AB uyum yasaları çerçevesinde kaldırılmıştı. Bizler idam cezasının yeniden uygulamaya konması için “idam geri gelsin" imza kampanyası ile 2 milyon imza toplayarak ilgilileri en etkili şekilde uyardığımızı ve bu uyarımızın ne kadar haklı olduğunu tekrar hatırlatıyoruz. İstenince bir gecede çıkan kanunlar gibi vakit kaybetmeden idamın acilen yasalarımıza konmasını, uç gundur kanayan butun vicdanlar adına istiyoruz.
Tekrar feci şekilde öldurulen kardeşimize rahmet tum ailesine ve ulkemize başsağlığı diliyoruz.