Bahçelievler Kocasinan Mahallesi’nde ikamet eden MHP İstanbul İl Basın Burosunda görevli Cengiz Akyıldız hayatını kaybetti. Meslektaşımız Yusufiyeli Cengiz olarak bilinen Cengiz Akyıldız, MHP Esenyurt Seçim İrtibat Burosu’nun açılışı sırasında yapılan hain saldırı sonrasında kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
6 kişinin de yaralandığı olayda tum mudahalelere rağmen kurtarılamayan Cengiz Akyıldız, Fatih Camii’nde ikindi namazına muteakip kılınan cenaze namazının ardından Edirnekapı Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin ve ulkucu camianın her etkinliğinde ve cenaze törenlerinde mutlaka bulunan Cengiz Akyıldız, görevini en iyi şekilde yapmak için, direklere, çatılara en yukseklere çıkarak fotoğraf çekmesiyle bilinirdi. Fatih Camisinin avlusunu dolduran ulkuculerin, kalabalığın fotoğrafını çekmesi gereken gazeteci Cengiz Akyıldız’ın musalla taşında yatması ayrı bir duygusallığa neden oldu.
"CENAZEME BEKLERİM"
Bu arada Cengiz Akyıldız'ın Kasım ayında kendi kişisel sayfasında "Cenazeme bekliyorum sizleri. Biliyorum; hiç beklemiyordunuz bu daveti. Birden geliverdi değil mi.." adlı bir şiir paylaştığı ortaya çıktı. Sevenlerini yasa boğan şiirde, Cengiz Akyıldız ölumu anlatıyor.
İşte o şiir;
"Daha dun konuşmuştuk ama.." diyorsun....
"Ama nasıl olur!"lar çekip çekiştiriyor iki yakanı...
"Hiç beklenmedik bir ölum!" bu, değil mi?... (Halbuki her an yanımızda)
"Vakitsiz"
"Erken!"
"Surpriz!"
İşinize ara vereceksin bugun...
Neşenizi kaçırdım biliyorum.
Kocaman bir puruz gibi duruverdim karşınızda..
Hızını kestim hayatının.
Dahası, uzerine alındınız.
Ölum bize de yaklaşırmış dediniz..
Ölmesi kanıksanmış, öleceği gelmiş bir yaştayız artık.
Ölmuş olmasına şaşırılmayan bir adamım.
Bir baksana, ne değişti ki dunyada, ben eksildim diye...!
Boğaz Köprusunde trafik akıyor hâlâ.
Ben öldum diye şeritleri eksilmedi ya yolların.
Ben öldum bu defa...
Hayret, şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen...
Gitsem de gitmesen de farketmez bir cenaze olurdu camilerden birinin avlusunda.
Belki bir kalabalık çıkagelirdi önume...
"Ölen biri çıkar bu şehirde her gun!" diye kanıksadığım
Adını bile sormaya zahmet etmediğin.
Eksilenin kim olduğuna aldırış etmediğin.
Gitti diye uzulmediğin birinin cenazesi işte.....
Aynı manzara, aynı tabut, aynı uzgun yuzler...
Aynı guneş gözlukleri.
Sıradan bir cenaze yani.
Ama bu cenazeye mutlaka gitmeliyim.
Seni bilmem ama beni bekliyorlar....
Ayıp olur, çok ayıp...
Davetlilerin yuzune bakamam sonra.
Dediği gibi şairin, bir musallalık saltanatım bu benim.
Başroldeyim.
Toprağa konulacak adam rolu benim....
Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım....
Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana duştu bu defa.
Üzerine toprak atılan adamı..
Bir toprak yığının altında yuzu erimeye terkedilen adamı..
Huzunlerin musebbibi olacak adamı.
Ayakkabısının kendisini bekleyeceği adamı.
Elbiseleri evden çıkarılacak adamı.
Yatağı boş kalacak adamı.
Akşam eve dönmeyecek adamı.
Şehit kabirleri bekleyecek adamı..
Eve dönmesi beklenmeyecek adamı.
Sofrada yeri boş duracak adamı.
Adı telefon rehberinden silinecek adamı.(Cengiz Akyıldız)
Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.
Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıranın evinden hemen kapı dışarı edilecek adamı
Resmine bakıp bakıp da ağlanacak adamı belki.
"Adı neydi.... Hani.... şunu yapardı ya!" diye yokluğu normal bilinecek(Unutmak İhanettir) diyen adamı...
Soluk bir resimde mahzun bir tebessumun ardında aşklarını saklayan, susturan adamı.
Ben oynuyorum bugun...
Sahnedeyim.