Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bağcılar Meydanı’nda, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Esenler Otogar, Bağcılar, Mahmutbey, Olimpiyatköy, Başakşehir Metro Hattı’nın açılışında önemli açıklamalar yaptı. Gündeme dair önemli mesajlar veren Erdoğan Ramazan ayına da değinerek, "Hepinizden yoksulları bu ay içinde daha bir hatırlamanızı, bir tas çorbayı beraber paylaşmanızı, bırakın beş yıldızlı otelleri, oturun komşularınızla beraber" dedi.
İşte Erdoğan’ın konuşmasında satır başları:
Şu anda karşımda 50 bini aşkın insanı görüyorum.
Açılışını yaptığımız metro hattı 18 istasyonla hizmet verecek.
Bu güzergahta kişi başına 60 dakika zaman tasarrufu sağlanacak.
Bu hat vesilesiyle daha az araç kullanacak ve atmosfere salınan karbondioksit miktarında 86 milyon ton azalma sağlanacak.
Çevreciler gelin bakalım bunu görün. Gerçek çevreci Ak Parti iktidarıdır.
Ey CHP sen kim çevrecilik kim. Taksim Meydanı'na çıkıp orada nara atmakla çevrecilik olmuyor. Kaç tane ağaç diktin bundan bahset.
Atmosfere salınan bu gazlarda emisyon noktasında ne yaptın onu söyle.
Başakşehir - Kartal arası seyahat süresi 89 dakikaya iniyor. Öyle dur kalk yok. Alacaksın kitabını gazeteni okuya okuya gideceksin.
Ne Türkiye ne de İstanbul’un hissiyatını sadece belli gruplar tayin etmez edemez.
Biz, “ben istiyorum öyleyse mutlaka olacak” anlayışına değiliz.
Ama hiç kimse de “ben istemiyorum öyleyse bu olmayacak” anlayışında olamaz.
Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine karşı çıktık. Ancak azınlığın da arkasına aldığı medya, illegal güçlerle uluslararası kirli odaklarla çoğunluğa dayatmalarda bulunmasına asla müsaade etmeyiz.
Herkesin hissiyatını kulak veririz.
Ancak çoğunluğun taleplerini azınlığın uzlaşmaz tutumuna heba etmeyiz.
Bu şehrin geleceğinde söz sahibi olan vandallar, barbarlar, yağmacılar değildir. Gecenin dokuzundan sonra tencere tava sokağa dökülenler de değildir.
Aslında bu kamu düzenini bozma halkı rahatsız etmektir. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur bu da suçtur.
Vatandaşa saygılı olduğunu söyleyen varsa o tencere tavayı mutfakta kullansın.
Eğer iktidar olmak istiyorsan onun yeri de sandıktır.
Bu şehrin hiçbir noktası işgal kuvvetlerinin işgali altında bulunamaz.
Yaparsa karşısında devleti bulur.
On buçuk yıldır iktidardayız biz kimin yaşam tarzına karıştık ya.
Kime sen böyle giyiniyorsun diye sorduk. İşte burada başı açık da kapalı da kardeşimiz var.
İşte onlar böyle bir tabloyu oluşturamadıkları için çıldırıyorlar. İşte biz bu birliği sağladığımız için güçlüyüz.
İşte Gezi parkı için ne dediler. Ağaç dediler park dediler çevre dediler.
Peki Allah aşkına camilerimizden ne istediniz. Üç gün Dolmabahçe cami işgal altındaydı. Ne istediniz camilerimizden.
Yolda 6 aylık bebeğiyle 9 yaşında kızıyla gezen başörtülü kardeşlerimizden ne istediniz ya.
Sonra da çıkıp “böyle bir şey yok” diye yalan söylediniz.
Esnaftan ne istediniz?
Sivil vatandaşlarımızın araçlarını yakıp yıkmaktan ne istediniz?
Çevreyi yaktılar yıktılar. Tüm o canım canım saksılar yerlerde.
Polis o kilit taşlarını attılar. Bu polis bizim polisimiz.
Bu da suçtur. Efendim polis biber gazı sıkmış.
Evet… Siz hukuka ters bir iş yaparsanız polisin üç yolu vardır. Önce uyarır sonra suyu sıkar sonra da biber ağzını sıkar.
Ama polis bunu yaparken o eylemcilerin içinden silahla benim polisime ateş edenleri, nereye koyacaksın.
Benim şehit edilen polisimi nereye koyacaksın.
Ona sahiplenmiyor bu eylemciler.
Ama ne yazık ki ana muhalefet de sahiplenmiyor çünkü onlarla işbirliği içinde.
Bu vandallığa çevre duyarlılığı diyorlar.
Türkiye eline taş alıp Molotof alıp dayatmalar yaptığı bir ülke değil. Demokratik bir ülkedir.