Geçtiğimiz gunlerde hayatını kaybeden 9.Cumhurbaşkanı Suleyman Demirel’i, Beşiktaşlı eski milli futbolcu Fethi Turkeş’in eşi, Bahçelievler’in unlu eski siyasetçisi Zeliha Turkeş’ten dinledik.
Bahçelievler’in önde gelen iş adamı ve siyasetçilerinden Caner Başgezer’in annesi, eski siyasetçilerden 1946 doğumlu Zeliha Turkeş, darbe yıllarından, Suleyman Demirel ile yollarının kesişmesine ve politikadaki yıllarına kadar hayatındaki önemli noktaları anlattı.
Acı haberi duymasıyla daha da artan şeker hastalığı nedeniyle devlet törenine katılamamaktan duyduğu burukluluğu ve Demirel’i kaybetmenin acısını dile getiren Zeliha Turkeş, “Adnan Menderes ile birlikte idamla yargılanan, Menderes’in dava arkadaşlarından Mustafa Şahin’in kızıyım. Ben, Suleyman Demirel’e babamın emanetiydim. Demirel bana, babamdan sonra baba olmuştu. Ben ikinci kez babamı kaybettim" dedi.

İşte Zeliha Turkeş ile yakın tarihe yolculuk yaptığımız röportaj;
Thompsonlarla, vatan hainiymiş gibi göturduler
Zeliha Turkeş, Suleyman Demirel’in ölumu ardından yaşadığı acıyı, “Babamı kaybettim" diye tanımlayınca, konu öz babası Mustafa Şahin’e geldi. Turkeş, henuz 12 yaşındayken hayatın, siyasetin içine girmiş. Adnan Menderes’in dava arkadaşlarından olan ve partinin Eskişehir Bucak Başkanı olan babası Mustafa Şahin, askerler tarafından gözlerinin önunde göturulmuş ve 9 ay haber alamamışlar.
İlk kez silahlarla o denli burun buruna geldiği gunu anlatırken gözleri doluyor Turkeş’in, “Sanki vatan hainiymiş gibi aldılar babamı" diye başlıyor anlatmaya, “O gunleri hatırlamak bile istemiyorum. Henuz 12 yaşındaydım, askerler Thompsonlarla eve girip, babamı aldılar. Bizi öpmek, vedalaşmak istedi, ona bile musaade etmediler. Vatan haini gibi evimizden aldılar, göturduler. 9 ay görmedik biz babamızı. Sonra Avukat Burhan Apaydın’ı tuttuk. Cemal Gursel’den af mektubu geldi ve 9 ay surgun 9 sene hapis ile idamdan kurtuldu babam. Evimizi, her şeyimizi sattık, babamı kurtarmak için."

Demirel’e babamın emanetiydim
Af çıkmasıyla 4 sene hapis yatmış ve çıkınca 1 yıl kendisine gelememiş Zeliha Turkeş’in babası. Sık sık evlerine gelip, giden Menderes’i kaybetmenin acısıyla kendisini çiftlik işlerine vermiş ve bir daha politikaya bulaşmamış.
“En buyuk çocuğu olarak bana, 'Sana vasiyet ediyorum benim izimde gideceksin’ dedi ve beni Demirel’e emanet etti" diyerek surduruyor sözlerini Turkeş, “Bizim misyonumuz; devamlı sağda yer almak. Biz babamızdan o nasihatle, o vasiyetler buyuduk. Babamdan sonra da bayrağı ben devraldım. 7 yıllık ilkokul öğretmenliğim sonrasında tamamen kendimi politikaya vererek, mesleğimi de bıraktım. Ben kucağımda 6 aylık çocukla koşturdum Demirel’in yanında. Partim için, severek, isteyerek, o bayrağı taşıdım. Keşke o olsaydı yine ve bu yaşta yine ona çalışsaydım, yine onun peşinden koşsaydım. Yeri doldurulmayacak bir siyasetçiyi, adam gibi adam, duygusal, insancıl, her şeye hoşgöruyle yaklaşan bir insanı kaybetti camia. Bana babamdan sonra baba oldu. Yokluğunu her zaman hissedeceğim. Gerçekten içim yanıyor."
Nazmiye Abla ile değil de, politikayla evliydi sanki...
Zeliha Turkeş, Demirel ailesinin evinde kalan sayılı insanlardan biriymiş. Demirel’in Ankara’da Guniz Sokak’taki evinde de, İstanbul’daki evlerine de misafir olmuş. Eşi Fethi Turkeş ve çocuklarıyla Demirel ailesinin gözbebeği olmuşlar. İstanbul’a geldiklerinde Zeliha Turkeş karşılamış daima Demirel’i ve siyasi hayatında da hep yanında olmuş.
Suleyman Demirel’in nasıl biri olduğunu sorunca Turkeş’e, tabii önce Demirel’in renkli kişiliğine geliyor konu, “Nasrettin Hoca gibi hazır cevaptı" diye gulumsuyor Turkeş o gunleri anımsayarak, “Anında nasıl uretirdi bilmiyorum, bizi kahkahalara boğardı. 'Yine nereden buldunuz bu lafı’ derdim, 'Bak öğren öğren hayat bu derdi’ bana. Hiçbir şeye alınganlıkla, kötulukle cevap vermezdi. Gulerek, hoşgöruyle yapıcı olarak cevap verirdi. İlk görduğunu 40 yıl sonra görse tanırdı, öyle de bir hafızası vardı. Kendisini insanlığa adamış bir halk adamıydı. Kendisine ve ailesine fazla zaman ayırmazdı. Hatta Nazmiye abla da bu olaydan çok mutsuzdu. Demirel, sabah kalkar çalışma odasına inerdi. Gece yarısı çıkardı odasına, dinlenmek için. O da bir iki saat surmezdi, hemen geri inerdi çalışma odasına. Nazmiye Abla ile değil de, politikayla evliydi sanki."

Yeri geldi tuple kovaladılar bizi…
Zeliha Turkeş, Demokrat Parti’nin ilk kadın delegelerinden ve Demirel tarafından bizzat kaydı yapılmış. Partide Bakırköy Kadın Komitesi başkanlığı görevinde bulunmuş, ilçe, il ve merkez delegesi olmuş. Bir seçimde Demirel, Turkeş’i Eskişehir’de 3. sıradan milletvekili adayı göstermek istemiş ama Turkeş, rahmetli eşi Fethi Bey’den “Ya evin ya politika yeter artık" diye veto yemiş. Milletvekili olamasa da surekli Demirel’in yanında yer almış ve zaman zaman buyuk tepkilerle de karşılamış.
Ekibiyle sokak sokak, kapı kapı dolaştığı gunlerde yaşadıkları zorlukları anlatmaya koyuluyor Turkeş, biraz öfke biraz da gururlanarak tamamlıyor sözlerini; “Siyasette en buyuk desteğim Sayın Demirel’di. O istediği için oldu her şey. Gece gunduz demeden koştururdum. Bu ilçede dolu dolu politikayı en guzel şekilde yapan, Demirel ile uzun zaman çalışan, sıfırdan batmışı çıkaran tek kadınım. İkitelli, Guneşli gibi birçok yerde tuplerle kovaladılar beni ve ekibimi. 'Ne yuzle oy istemeye geliyorsunuz’ diye. İşte öyle bir dönemde Başbakan yaptık biz Demirel’i. Bize saldırdıklarında, 'Görurusunuz başa da getiriyoruz’ demiştim. Aynen öyle de oldu."

Sonra çok pişman oldum. “Seni kırdım mı?" diye çok kez sordum ona…
Arşivindeki fotoğrafları gösterirken, bir ara oğlu Caner Başgezer ile Suleyman Demirel’in fotoğrafına denk geliyor. 'Gel bakayım, dede torun fotoğraf çekinelim’ diye çağırmış Demirel, Caner Başgezer’i ve fotoğrafı da Köksal Toptan çekmiş. Bahçelievler’in önde gelen iş adamı ve siyasetçilerinden Caner Başgezer henuz genç yaştayken, Demirel onu yanına almak istemiş ama Turkeş kabul etmemiş.
“Verseydim Caner’i bugun yerindeki tek adamdı" sözleriyle vurguluyor Turkeş pişmanlığını, “Hayatında kravatsız fotoğrafı tektir. O da benim oğlumladır, çalışma odasında. Caner’i yetiştirmek istemişti ve onu çok sevmişti. 'Ben yetiştireyim bırak şu çocuğu bana’ dedi. 'Baba tek o, veremem’ dedim. Onu kırdım mı diye de çok kere sordum. 'Kırılsam da, ne yapayım gayri idare ediyorum. Ama onu çok istiyorum, onda çok şey göruyorum’ derdi. Sonra çok uzuldum tabi, keşke verseydim yanına dedim. Ama çocuğuma çok duşkundum, kıyamadım, gencecikti zaten veremedim."

Yolladığı tebrik kartını yırtıp, geri gönderdim
Unutamadığı anılarını sorduğumda, hangisinden başlayacağına karar veremiyor Zeliha Turkeş. Kâh gulumsuyor, kâh duygulanıyor anılarını gözunde canlandırırken. Sonra yırtık bir tebrik kâğıdını gösteriyor gulumseyerek.
“Bir gun Demirel bana bir tebrik kâğıdı yolladı. Açtım zarfı bir de baktım ki altında hazır imzası var. Sinirden kâğıdı tam biraz yırtım, sonra ani bir kararla zarfa yeniden koydum ve geri gönderdim. Sonra beni aradı: 'Deli kız, ne oldu?’ diye sordu. Ben de, 'Ben Ayşe, Fatma mıyım baba? Bana hazır imza ile gönderiyorsun’ dedim. Guldu, sonra kapattı telefonu. Ardından hemen kendi ıslak imzasıyla olan kartı yollatmış bana. Sonra da hep aramızda espri oldu o. Her gönderdiği kartta, evrakta sorardı: 'Nasıl imzam yakışlı olmuş mu, beğendi mi?’ diye ve guluşurduk."
Evren paşa’nın davetine tepki gösterince…
Kenan Evren’in de imzasının bulunduğu kararla, Çanakkale Zincirbozan’da zorunlu ikamete tabi tutulan Demirel, surgun yıllarının ardından Başbakan olmuş. O yıllarda Kenan Evren de Marmaris’te bir okul açmış ve Demirel’i açılaşa davet etmiş. Davete gittiklerinde Turkeş, Demirel’in bu daveti kabul etmesine bir turlu anlam verememiş ve “Ben olsam gelmezdim" diye tepki gösterince o meşhur cevabı almış Demirel’den.
“Unutamadığım bir anı yine, Demirel’in, Zincirbozan’dan çıkıp, Başbakan olduğu dönem. Marmaris’te Evren Paşa okul açmış. Demirel’i davet etti, okulun açılışına. Tabii, ben de yanındayım. 'Baba, Enver Paşa değil miydi seni Zincirbozan’a sokan?’ dedim. 'Tarih tekerrur ediyor, bak şimdi önumde ceket ilikliyor. Bu benim başarım değil, sizin gibi çalışanların başarısı’ dedi. 'Ben olsam gelmezdim’ deyince kızdı bana ve 'Sen politikayı bırak, senden politikacı olmaz’ dedi. 'Dundur dundur, bugun bugundur. Sen sensin, ben de benim’ diye bir lafı vardır, onu söyledi bana. O gun çok kızdım ama onun o guzel uslubuyla, 'Kızıyon emme, bak ceket ilikliyor karşımda’ dediği o anlar, hafızama çok guzel bir anı olarak kazınmıştır."
Beni Semra Özal’ın davetine göndermedi
Demirel ile aralarındaki yakınlığı anlatırken bir anısı daha aklına geliyor Turkeş’in. Bir gun Turgut Özal’ın eşi Semra Özal davet etmiş Zeliha Turkeş’i ve Demirel göndermemiş. Niye diye sorduğumda, yine gulumsuyor ve gerekçe olarak, “Beni herkesten de kıskanırdı. ANAP beni kapacak korkusuyla, set kurmuştu hayatıma diyebilirim. Onun gözbebeğiydim ben" diyor.
“Bir gun yine Demirel’in evinde, çalışma odasında oturuyoruz. Köksal Beyler de, benim 7 kişilik komitem de var. O anda Vehbi Dinsar arıyor, Semra Özal’ın bana ve ekibime otelde resepsiyon vereceğini söyluyor. Komitemdeki arkadaşım Ayşen kulağıma gelip, söyledi tabi o anda bunları. Demirel de görunce ne olduğunu sordu. 'Semra hanım bana resepsiyon veriyormuş’ dedim. Akşam uçağımız vardı dönecektik, bana onu hatırlatarak, 'Sen akşam gitmiyor musun?’ dedi. 'Evet, başkanım uçağımız var’ deyince Ayşen’e, 'Otele not bırakın Zeliha Turkeş ve komitesi dönuyor’ deyin diye talimat verdi. Sonra Ayşen gitti, geri döndu, 'Efendim özel ata uçağıyla göndereceklermiş bu gece’ dedi. Baba sinirlendi, 'Söyle onlara ben de özel uçakla gönderiyorum, biletleri alındı onların’ deyin dedi ve beni bırakmadı Semra Hanım’ın davetine. 'Doğru evine gidiyorsun’ dedi."

Çiller’in başbakanlığını hazmedemedim
Sohbetimizin sonlarına doğru partiyle ve Demirel ile aralarına biraz mesafe girdiğini öğreniyorum. Bunun ne zaman olduğunu ve sebebini sorduğumda ise, Tansu Çiller’i gerekçe gösteriyor Turkeş.
“Tansu Çiller Başbakan olunca, partiyle arama biraz mesafe girdi" diye son sözlerini söyleyen Turkeş, “Durumu hazmedemedim ve istifa etmek istedim. Demirel tabi kabul etmedi bunu ve ben de istifa etmedim. 'Siz olduğunuz surece varım’ dedim. Ama tabi aktif çalışmalara katılmadım. Ben oyumu zaten Köksel Bey’e kullanmıştım. Seçimlerden çıktığımız gun Tansu Çiller’e de, 'Bayrağı dimdik verdik, dimdik istiyoruz sizden’ demiştim. Biz dimdik verdik bayrağı ama sağ olsun yerlerde aldık. Her gelen batırdı partiyi ve bakın şimdi Doğru Yol diye bir parti yok. Doğru Yol bizimle vardı, bizsiz yok oldu" diyerek yarı sitem yarı uzuntuyle sonlandırdı muhabbetimizi. 365/Aykut Kaya