Ana yurtlarının hasretini çekiyorlar…

Ahıskalı Türklerin yurtlarından sürgün edilişinin 68. yıldönümünde konuşan Ahıskalılar Vakfı Başkanı Mehmet Oğuz, o gün yaşanan acıların halen taze olduğunu söyledi.

Ana yurtlarının hasretini çekiyorlar…

Ahıskalı Türklerin yurtlarından sürgün edilişinin 68. yıldönümünde konuşan Ahıskalılar Vakfı Başkanı Mehmet Oğuz, o gün yaşanan acıların halen taze olduğunu söyledi.

Ana yurtlarının hasretini çekiyorlar…
19 Kasım 2012 - 17:47
Reklam

Ahıska Türkleri, 1944 yılında II. Dünya Savaşı’nda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) lideri Josef Stalin’in emriyle zorla sürgün edilmişti. İki saat içinde tren vagonlarına doldurularak, gidecekleri yere kadar aşağı dahi inmemek koşulu ile sürgün edilen Ahıskalı Türkler’in çoğu yolculuk sırasında hastalık ve soğuktan can vermişti. Sovyetler Birliği'nin son yıllarında, Fargana olaylarıyla da etnik şiddete maruz kalan Ahıskalı Türkler’in sürgün edilişinin 68. yıldönümünde gazetemize konuşan Ahıskalılar Vakfı Başkanı Mehmet Oğuz, yaşanan süreci ve çekilen zorlukları dile getirdi.

SİZİ KESECEKLER DİYE KORKUTULDUK

Yurtlarından zorla sürgün edilişlerini anlatan Başkan Oğuz, Türk ve Müslüman oldukalrı için yurtlarından atıldıklarını ifade etti. Ana yurtlarının hasretini çektiklerini kaydeden Oğuz, “Yurdumuz, Türkiye sınırına sadece 15 km mesafede idi. Ayrıca Türk ve Müslüman olduğumuzdan dolayı bizi potansiyel tehdit gördüler. ‘Türkler ve Almanlar birleşti, sizi kesecekler! Sizi uzaklaştıracağız, tekrar geri getireceğiz’ diyerek, bizi yurdumuzdan ettiler. 15 Kasım 1944’te ağır hava şartlarında acımasızca sürüldük. O dönemde Kırım Türkleri, Tatarlar ve Çeçenler gibi toplulukları da yurtlarından sürüldü. 60 bin kadar eli silah tutan erkek Batı’da Almanlara karşı savaştırılırken ki çoğu öldü, geri kalan yaklaşık 90 bin yaşlı, kadın ve çocuk, bir gecede köy meydanlarında toplanarak sürüldüler. Kamyonlara, trenlere gelişi güzel bindirildi insanlarımız ve SSCB’nin dört bir yanına dağıtıldı. Aile bireyleri tek tek dağıtıldı. 20 bine yakın insanımız, sürgün yolculuğunda hastalık ve soğuktan can verdi. İnsanlarımız Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın en ücra köşelerine gelişi güzel dağıtıldı. Ayrıca 15 sene bir köyden başka bir köye gitmeleri de yasaklandı. Halen birbirlerini hiç göremeyen kardeşler, kuzenler, anne-baba, evlatlar var” şeklinde konuştu.

BİZ FARKLI BİR TÜRK SOYU DEĞİLİZ

Fergana olaylarıyla yaşadıkları etnik çatışmalara ve acılara da değinen Oğuz, farklı bir soydan olmadıklarını özbeöz Türk olduklarını vurguladı. Oğuz: “1989’da SSCB dağılmadan bir süre önce Özbekistan’da yerliler ile Ahıskalılar, KGB tarafından karşı karşıya getirildi. Fergana olayları adlı bu vakalarda çok acılar yaşadık. Bu yüzden yine SSCB’nin dört bir yanına 200 bin vatandaşımız dağıtıldı. Bunların çoğu vatansız kaldı. Bir kısmı ABD tarafından kabul edildi. Orada da yine ülkenin dört bir yanına dağıtıldı. Ahıska bölgesini fetheden Osmanlı, 1578’lerde Tokat, Yozgat ve Konya’dan soylu ve çalışkan insanları o topraklara gönderdi. Biz, özbeöz Anadolu Türkü’yüz. Her Osmanlı-Rus harbinde ön cephede savaştık, Anadolu’yu koruduk” diye konuştu.

TOPRAKSIZLIKTAN ÇOK ACILAR ÇEKTİR VE ÇEKİYORUZ

Ahıskalıların yurtlarına dönebilmesi için çabalarının sürdüğünü belirten Oğuz, şöyle konuştu: “Gürcistan 2007’de AB’nin bakısıyla geri dönüşü kabul etti, ama öyle bir yasa hazırladı ki hiçbir insanımız oraya yerleşemedi. Yeniden bir yasa hazırlanmasını ve artık yurdumuza kavuşmayı talep ediyoruz. Rusya topu Gürcistan’a atıyor. Gürcistan da, ‘Bizi de Rusya sürmüştü, onun suçu’ diyerek, tam sorumluluk almıyor. Bizim boşalttığımız yaklaşık 280 köyün yüzde 80’ine Ermenileri yerleştirmişlerdi. Sürgünün izleri hâlâ silinemedi. Bize arazi verin, hayata tutunalım. Türk hükümetinden, Türkiye’deki Ahıskalıların sorunlarının çözümü için taleplerde bulunuyoruz. Merhum Özal zamanında Ahıska Türkleri İskan Kanunu çıkarılmıştı. Vatandaşlık, oturma-çalışma izni hakları kısa sürede verilecekti. Şimdi vatandaş olmamız 5 yıla çıkarıldı. Diğer yabancılarla aynı statüye düşürüldük. Çalışma izni olmayan Ahıskalı Türkler, nasıl geçinecek? Halkımız, hiçbir zaman din, dil ve örflerini yitirmemiştir. İnsanımız çalışkandır, biz balık istemiyoruz, balık tutmayı öğrenmeyi istiyoruz. Bize boş topraklar verilsin, bunları işleyelim, çalışalım, güzelleştirelim ve hepimiz kazanalım. Ama bu, devlet eliyle olmalı. Çünkü biz topraksızlıktan çok acılar çektik. 60-70 bin Ahıskalı, resmi ya da gayri resmi olarak Türkiye’de yaşıyor.”