Biz bu değiliz

İstanbul'da yaşanan sel felaketinde insanlar, canlarını ve mallarını kaybederken, bazıları dünyanın gözü önünde sel kapılıp, sürüklenen insanları seyredebildi. Maalesef felakette birileri can derdinde iken, birileri de malı götürme derdindeydi. Felaket a

Biz bu değiliz

İstanbul'da yaşanan sel felaketinde insanlar, canlarını ve mallarını kaybederken, bazıları dünyanın gözü önünde sel kapılıp, sürüklenen insanları seyredebildi. Maalesef felakette birileri can derdinde iken, birileri de malı götürme derdindeydi. Felaket a

Biz bu değiliz
16 Ekim 2009 - 11:24
Reklam

İstanbul'da yaşanan sel felaketinde insanlar, canlarını ve mallarını kaybederken, bazıları dünyanın gözü önünde sel kapılıp, sürüklenen insanları seyredebildi. Maalesef felakette birileri can derdinde iken, birileri de malı götürme derdindeydi. Felaket anını Fırat bilen uyanıklar, insanların mallarını ve eşyalarını çaldı. Peki, toplum olarak nasıl bu hele geldik? Biz böyle değildik. Çalan, dilenen, cinayet işleyen, utanmayan, milli ve manevi değerlerini kaybetmiş bir toplum olduk. Ülkemizin içinde bulunduğu bu durumu anlatan Mustafa Yıldızdoğan'ın “Biz bu hallere düşecek adam mıydık” şiirini sizlerle paylaşıyoruz. Biz bu hallere düşecek adam mıydık Duymadıklarımızı duyduk Görmediklerimizi gördük İki dirhem aklımız vardı Onu da yedik bitirdik Freni patlamış kamyon gibiyiz Allah'a havale gidiyoruz Biz bu hallere düşecek adam mıydık Dalından kopan yaprak misali Bir rüzgara kapıldık ki sormayın gitsin Koskoca 5000 yıllık çınar Batının nazarına düştü Feleğin nazarına düştü Yiğit diye namım vardı Namert pazarına düştü Biz bu hallere düşecek adam mıydık Ne batılı olabildik ne doğulu İki camii arasında kalmış beynamaz gibiyiz Bizi biz yapan, bize ait ne varsa her şeyi attık Tıpa tıp taklit ettik, aslını yaşattık Üretmedik, tükettik, hazıra konduk hep yattık Hazıra dağ mı dayanır beyler İlimsiz çağ yakalanmaz, ilimsiz kaldık Sığ kaldık, kaldık böyle kıraç Ciğeri peş para etmeyenlere el açtık Ve kahretsin yaşıyoruz, onlara muhtaç Bu son liman, bu son gemi başka yol yok Anlayın artık anlayın Türk'ün Türk'ten başka dostu yok. Yardım almaya alışanlar, emir almaya da alışırlar Alıştılar beyim alıştılar Üç beş kuruş içih Dalınız, kökünüz dediler, açtılar Kıyınız, köşeniz dediler, ortalığa saçtılar Gururumu köprü ettiler, geçtiler Öçtüler, biçtiler Şah damarımı kestiler beyim kestiler Şerefe diyerek haysiyetimi içtiler Bizler gölgemizle oynaşırken Onlar dağlarımızda poyraz olup, estiler Biz bu hallere düşecek adam mıydık Hürriyetin tarafını unuttuk Çanakkale'yi, Sakarya'yı unuttuk Unuttuk ecdadı, maziyi unuttuk Muhtaç olduğumuz kudret, damardaki asil kanı unuttuk Unuttukça musibetlere gark olduk Unuttuk beyim unuttuk Sanki bu vatanı bedava bulduk Biz bu hallere düşecek adam mıydık Hey gidi asırlar hey, ses verseniz Yürekleri o günlere çevirseniz Hey gidi uçsuz bucaksız vatan Vatan için can veren Şimdi elin vatanında yatan Mezarsızlarımız, sahipsizlerimiz Gariplerimiz Yeni aziz şehitlerimiz Özür dileriz özür dileriz, özür dileriz Velhasıl Biz bu hallere düşecek adam mıydık Mustafa Yıldızdoğan